Kitap Yorumu: Bir Kadının Hikayesi | Gökçe Dölek

Yazar: Gökçe Dölek
Yayınevi: Butik Yayıncılık
Sayfa: 277


Gökçe Dölek’in, Funda isimli bir kadının evliliği ve hayatını sorgulayışını; duyguları gün ışığına çıkaran içsesler ve cesur yüzleşmelerle kaleme aldığı ‘Bir Kadının Hikâyesi’ adlı ilk kitabı Butik Yayıncılık etiketiyle raflardaki yerini aldı.

“Aşk için cesareti, standart bir mutluluk içinse esareti göze almalıydı insan, peki cesur olmak mı, esir olmak mı daha mutlu edecekti beni?” diyen Funda’nın hikâyesi aslında biraz da ‘her kadının’ hikâyesi…

Kitap, yeniçağ kadınının, ruhunu ve kalbini korumak adına kendince bulduğu yöntemleri ve evliliğiyle birlikte ortaya çıkan “Ben ne istiyorum” sorusuna verdiği cevapları, kadınların çok iyi bildiği bir dilden anlatıyor. Bir Kadının Hikâyesi adlı kitap, okuyuculara “Bu benim hikâyem mi?” sorusunu sordurtacak.

Bir Kadının Hikayesi, mutsuz evliliğinde neden mutsuz olduğunu sorgulayan bir kadının hikayesi aslında. Üç yıllık evliliğin aşkı da tutkuyu da öldürdüğünü dinliyoruz Funda'nın ağzından. Tabi bu sırada asıl aşkının İstanbul'a dönmesi de Funda'yı bir hayli sarsıyor, rüyalarında görmesi hatta onu düşünmesi kocası Cenk'i aldatmaya girer mi diye de hayıflanıyor ama aslında asla benim başıma gelmez diyebileceği bir aldatmayla karşı karşıya kalıyor.

...Üç sene önce heyecanla ‘evet’ dediğim kocamı ne kadar tanıyordum? Yanına tikler attığım bir listenin, artıları en çok alan adamından başka neydi Cenk benim için, gerçekten aşık olarak mı evlenmiştim yoksa? Değişen kimdi? Artıların eksilerden fazla olması her zaman avantaj mıydı ya da mutlu etmeye yeter miydi bir insanı?

Yıllar önce bir anda çekip giden Tarık, geri döndüğünde aslında en yakın arkadaş olmalarının da etkisiyle yine Funda ile takılmaya başlıyor. Funda ise tekrar kırılacağından korkuyor, yine de onun yanında ne kadar rahat hissettiğini tekrar anlıyor. Eski alışkanlıklarına geri dönüyorlar, ama burada yeniden Funda ile Tarık aşkının başlayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Başına gelenlerden ve bir hayli kafa patlatmadan sonra Funda, kendi ile barışmayı başarıyor ve en önemlisinin etrafındakilerin onu sevmesi değil, insanın kendisini sevmesi olduğunu görüyor.

...Tek başıma mutlu olmanın getireceği bedelleri göze alamadığım için, biri ile mutsuz olarak ve düzenimi bozmadan alıştığım hayatıma devam etmeliydim. Mutlu olduğuma en başta kendim inanmak istemiştim. Mutluymuş gibi yapmayı, acı çekmemeye, garantili ve risksiz bir hayatı heyecana ve onun getirebileceği risklere tercih etmiştim. Ama şunu atlamıştım, mutlu olmaktan da acı çekmekten de kaçamazdın…

İnanılmaz akıcı bir dili var, başlasam mı diye elimde karıştırırken 50 sayfasını okumuş buldum kendimi. Hızlı okunuyor, yormuyor, yazarın ilk kitabı ama sanki öyle değilmiş gibi hissettiriyor. Konusu gereği - evlilik, aldatma - bana pek hitap etmese de yine de okurken kendimi Funda'nın yerine koyabildiğimi fark ettim. Konu tag'i koyarken tıkandım yine de, bir aşk romanı değil, drama dolu da denemez. Siz bu yorumu okuduysanız tarzı da anlamışsınız demektir.




Yorum Gönder

0 Yorumlar