24. ÜKG Blog Turu: Efsane | Marie Lu (Kitap Yorumu)


Uzun bir zaman boyunca dört gözle bekledik beraber biliyorum. İşte o gün geldi ve Efsane kitapçılara düştü, ÜKG'nin 24. blog turunda da karşınızda!

Program
7.05 - Kitap Yorumu ( Kitab-ı Sevda)
7.05 - Kitap Yorumu ( Yorumbaz )
8.05 - Yazar Hakkında (Zimlicious)
9.05 - Kitap Yorumu ( Kitap Hayvanı)
9.05 - Kitap Yorumu ( Kitap Esintisi)
10.05 - Kitap Yorumu (Sevgili Kitap)
10.05 - Kitap Yorumu (Romancekolik)


Gerçek, Efsane’ye dönüşecek
Los Angeles, Kaliforniya Cumhuriyeti, 2130
Nüfus: 20,174,282

Bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri’nin batı kıyısı olarak bilinen yerde şimdi Cumhuriyet adında, komşularıyla sürekli savaşan bir ülke vardır.
Cumhuriyet’in seçkin sınıfından gelen on beş yaşındaki üstün yetenekli June, askerî bir dehaya sahiptir. İtaatkâr, hırslı ve kendini ülkesine adamış bu genç kız onun uğruna her şeyi yapmaya hazırdır.
Fakir bir aileden gelen on beş yaşındaki Day ise ülkenin en çok aranan suçlusu ve bir devlet düşmanıdır.
Kendisi gibi asker olan ağabeyi Metias öldürülünce June, Day’in peşine düşer. İnandıkları şeyler uğruna savaşan bu iki gencin kesişen yolları, onları Cumhuriyet’in karanlık sırlarına götürecektir.
Aylardır beklediğimiz kitaptı Efsane. Nihayet ellerime aldığımda da beklediğimize değmiş dedim açıkçası. Ciltli evet, ama sayfa baskısı da inanılmaz iyi. Ancak elinize alıp az bir süre göz attığınız zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Gelelim konusuna: Kitap bir distopya romanı. Yani farklı bir dünya düzeninden farklı sistemleri anlatıyor diyebiliriz. Burada da zaman yine yıllar sonrası. İnsanlar Cumhuriyet ve Koloniler olarak ikiye ayrılmış. Aslında şu anki düzen Cumhuriyet'e karşı olan insanlar farklı isimler altında olsa da hedef aynı: Cumhuriyet'i devirmek.


Cumhuriyet baskıcı bir toplum. 10 yaşına gelen çocukları teste sokuyor ve başarısız olanları eleyip çalışma kamplarına yolluyor - ya da en başında öyle sanıyoruz. Testten belli bir puan üstünü alanlar ise devletin üst kademelerinde görev alacak şekilde çeşitli eğitimlere giriyorlar. 

June bu testten tam puan almış bir deha. Onun gibi biri daha önce çıkmamış. Yaşıtlarından çok önce okulları bitirmiş, her dersi en üst notlarla geçmekte olan, biraz da okulda sınırlar konusunda rahat bir kız. Day ise testte başarısız olmuş, ufak tefek suçlara karışmış, bir türlü yakalanamamış, bu yüzden de Cumhuriyet tarafından nefret edilen bir çocuk. Bu iki karakterin yolları illa ki kesişecekti ama June'n hayatında olan bazı şeyler (kitabı alınız) bu süreyi bir hayli kısaltıyor.

June intikam duygusuyla bu oğlanı aramaya başlar ve karıştığı bir sokak dövüşünde yolları kesişir. Ama garip olan şudur ki onun Day olduğunu anlamaz ve bu güzel çocuktan neden bu kadar etkilendiğini bir türlü de çözemez. İşte buradan sonra olacak olan her şey inanılmaz heyecanlı. İhanetler, saldırılar, öfke, aşk... Ne ararsanız bulabileceğiniz ve de okumaktan kendinizi alamayacağınız kısımlar işte burası.


Şimdi işin diğer kısımlarına geliyorum. İki karakteri de sevdim ben, cidden hani. June yaşına göre - ikisi de 15 yaşındalar bu arada - bir hayli olgun, Day de aslında bir hayli zeki ve düşünce yapıları iki karakterin de çok ilginç. İkisi de büyük ihanetlere uğruyorlar ama yine dönüp dolaşıp birbirlerine tutunuyorlar. Allahın sevimlileri işte gerçi acıyorsunuz da bu ikiliye.

Neyse efendim, benim daha söyleyecek çok lafım var ama spoiler vermemek adına kısa kesiyorum. Belki başka serilerden benzerlikler yakalayabilirsiniz ama yine de bu genç ikilinin başından geçenlere de şans vermek gerek. O değil de ikinci kitap çok kötü bitiyormuş, şimdiden onun tasasına girdim :P

"Sana sokakta kullandığın ismi hiç sormamıştım. Neden Day?"
"Her gün yeni bir yirmi dört saat demek. Her yeni gün her şeyin tekrar mümkün olması demek. Anın içinde yaşıyorsun, anın içinde ölüyorsun, geçmişi ya da geleceği düşünmeden." Vagonun açık kapısından karanlık su şeritlerinin dünyayı örttüğü yere doğru baktı. "Işıkta yürümeye çalışıyorsun."




Yorum Gönder

0 Yorumlar