Kitap Yorumu: Grey | E.L. James (Fifty Shades, #4)

Kitap: Grey
Yazar: E.L. James
Yayınevi: Vintage
Sayfa: 576
Türkçe edisyon: Sonbaharda Doğan Kitap'tan çıkacak.




See the world of Fifty Shades of Grey anew through the eyes of Christian Grey.

In Christian's own words, and through his thoughts, reflections, and dreams, E L James offers a fresh perspective on the love story that has enthralled millions of readers around the world.

Christian Grey exercises control in all things; his world is neat, disciplined, and utterly empty—until the day that Anastasia Steele falls into his office, in a tangle of shapely limbs and tumbling brown hair. He tries to forget her, but instead is swept up in a storm of emotion he cannot comprehend and cannot resist. Unlike any woman he has known before, shy, unworldly Ana seems to see right through him—past the business prodigy and the penthouse lifestyle to Christian’s cold, wounded heart.

Will being with Ana dispel the horrors of his childhood that haunt Christian every night? Or will his dark sexual desires, his compulsion to control, and the self-loathing that fills his soul drive this girl away and destroy the fragile hope she offers him?

Arka arkaya iki son zamanlarda yazısı yazdıktan sonra özüme bir geri döneyim dedim. Grey o tip bir yazıda harcanmamalıydı bence, çünkü okurken yaşadığım bunalımları uzun uzun yazmalıydım.

2011'de çıkan meşhur mu meşhur Fifty Shades of Grey'in hikayesini bilmeyen kalmamıştır. Çıktığı ilk zamanlarda orjinalinden okumaya başlamıştım çünkü Goodreads arkadaşlarım sürekli o kitap hakkında yorum yapıyordu. E tabi merak kediyi öldürdü ve ben de başladım. Evet gözlerim pörtleye pörtleye okudum - hiç beklemediğim şeyler tabi - ama arkadaki aşk hikayesi de hoşuma gitmişti. İkinci kitabı da arkasından devirip üçüncüyü beklemeye başlamıştım ama üçüncü kitap aslında 3 sene kadar okunmayacaktı, çünkü elim bir türlü gitmeyecekti. Fifty Shades Freed'e yaptığım şeyi yapmayıp Grey'e çıktıktan kısa bir süre sonra başladım ama başlamasaymışım keşke. Christian bize ilk kitabı kendi düşünceleriyle, kendi hisleriyle anlatıyor. Sanıyorsunuz ki mükemmel bir şey gelecek ama bence hayal kırıklığına hazır olun. Defalarca yarım bırakmayı düşündüğümü belirteyim, hatta okurken kimi yerlerde atladığım bile oldu çünkü çekilmeyen bir tarzı var kitabın.

Ana'nın bakış açısından dinlerken Christian gözüme mükemmel karakter gibi görünmüştü, hani soğuk felan ama kurallarından kız için cayması vs. gayet romantik gelmişti o zamanlar. Yine kıza aşırı düşkünlüğünü bol bol okuduğumuz Grey'de ise iş sizi bunaltabiliyor. Hep Ana'yı farklı şekillerde (!) düşünen Christian ister istemez boğuyor şimdi. Bence yazar açısından hatalı bir karardı Grey'i çıkarmak. Tüm kitabı birebir diğer karakterin gözünden yazmak heralde die-hard fanlar hariç diğer okuyabilenleri sıkmıştır. Ve bir de tahminimce serinin diğer kitapları da gelecek Christian'ın gözünden. Evet aralarda Christian'dan dinlemek istediğim birkaç sahne geliyor aklıma ama tüm kitabı okumak hem sıkıyor hem de yoruyor, ayrıca bitmiyormuş hissi veriyor.

Kitapta en hoşuma giden yerler ise Christian'ın çocukluk anıları. Çünkü onlar bilinmeyenler, daha önce tam olarak okumadık birebir. Christian'a acımanıza neden olacak büyük ihtimalle, çünkü yaşadıkları gerçekten acı. Bir de Christian'ın anlattığı Ana ile yıllar önce aklımda yer edinen Ana çok farklı geldi bana. Demek ki iç sesi olmayınca dışarıdan gayet aklı başında ve sevimli gözüküyormuş bizim kız.

Yazar serinin kaymağını yemeye devam edecek gibi ama benim için büyük ihtimalle bu öykünün sonu geldi. Ha devam filmlerini de meraktan izlerim tabi de diğer Christian kitapları... Pek muhtemel değil gibi.




Yorum Gönder

0 Yorumlar