Kitap Yorumu: Frenched | Melanie Harlow

Yazar: Melanie Harlow
Yayınevi: Self-published
Sayfa: 220
Türkçe edisyon: Yok.

When Tucker Branch, playboy heir to Branch Bolt and Screw, screws and bolts a week before their wedding, Mia Devine wants nothing more than to crawl under her newly monogrammed sheets and plan a funeral for her dignity. But her friends convince her that bitter tastes better when it’s drowned in Bordeaux, so Mia grits her teeth and packs her bags, determined to make the best of her luxurious Paris honeymoon—alone.

She never planned on meeting Lucas Fournier.

The easygoing bartender’s scruffy good looks and less-than-sympathetic ear annoy her at first, but when she takes him up on his offer to show her around the city, she discovers that the romance of Paris isn’t just a myth.

Nor is the simultaneous O.

The last thing Mia needs is another doomed love affair, but since she only has a week, she figures she might as well enjoy la vie en O with Lucas while she can. But each day—and night—with Lucas is better than the last, and suddenly her heart is telling her this is more than a rebound fling.

Is it just the seduction of Paris…or could this be the real thing?

Nişanlısı tarafından düğünden bir hafta önce dan diye terk edilen Mia Devine kendini arkadaşlarının zoruyla Paris'te bulur. Canı çok sıkılmış olan Mia, şehirde nereye baksa bir çift gördüğünden hışımla yalnız kalmak için yola koyulur ama bunun karşılığında da kaybolur. Neyse ki ingilizce konuşulan bir Kanada barına rastlar ve barmene başından geçenleri anlatırken bulur kendini.

Ayrıca kaybolmuştum da. Kollarımı çözdüm ve yürümeyi kestim. Etrafa göz attım ama ne tanıdık bir yer ne de bir sokak levhası vardı. Hava kararmıştı ve haritamı çıkarıp zavallı bir turist gibi görünmekten her ne kadar nefret etsem de başka ne yapabilirdim ki? Hissettiğim panik göğsümü sıkıştırıyordu ve kendimi, annemin benim için ürettiği senaryolar beynime ulaşmadan önce birkaç derin nefes almaya zorladım.

Tamam, buraya kadar. Şaraba ihtiyacım var.

Bir blok daha yürüdüm ve şansıma kendimi İngilizce tabelası olan bir binanın yanında buldum. Tabelada The Beaver & Grill yazıyordu ve daha dikkatli baktığımda buranın Kanada spor barı olduğunu fark ettim. Bir dakika durdum ve Kanada’ya, kunduzlara* (beaver) ya da spora sinirli olmadığıma karar verdikten sonra içeri girip etrafa bakındım. 

Yakışıklı barmene bir hayli içini döktükten sonra yarın eve döneceğini söyler ona ve barmen de güzel bir teklifle gelir karşısına. Lucas Fournier, hem Paris'te hem de ABD'de dönüşümlü olarak yaşamaktadır; annesi Fransız olduğundan Paris'te de bir hayli vakit geçirmiştir. Bu yüzden de ona şehri gezdirmeyi teklif eder. Listelere takıntılı olan kızımız zaten görmek istediği yerleri listelemiştir ve ondan hoşlanmış olması da ona evet demesine yeter.

Yeniden pozitif olmak adına bir liste yaptım.

Şu ana kadar yolculuktan zevk aldığım şeyler

1.Eiffel Kulesi’ni görmek
2.Önümdeki şarap kadehi


Masum bir şey olarak başlayan bu geziler gitgide karmaşık bir hal almaya başlar. Mia kendini Lucas'ın çekimine kapılmış bir halde bulur ve yaşadıkları garip anlar ikisinin de kızarmasına neden olur. İkisinin de akılları birbirlerindedir ama açılamazlar tabi.

Saklamaya çalıştığım gülümsememi göremesin diye yüzümü çevirdim, pis düşüncelerim için kendimi azarladım. Kes şunu Mia. Ve sakın onun kasığına bakma. Sakın yapma, sakın, sakın-

Baktım. Dayanamadım.

Evlenmeyi kesinlikle düşünmeyen Lucas, Mia'nın gelecek planlarına ters düşmektedir ne yazık ki. Buna rağmen aralarındaki çekime karşı koyamaz çiftimiz. Mia, Lucas'ın ailesiyle de tanışır ama bağlanma sorunu ilişki için büyük bir problemdir ve Mia onu her ne kadar terk etmek istemese de ileride yollarının ayrılacağının farkındadır.

Henüz doğmamış yıldızları görüyordum.

Seni seviyorum.

Ve birden oluverdi. Bir saniye önce aklımdaydı ve sonrasında ise dudaklarımda. Tıpkı filmlerdeki gibiydi, hani başroldeki kadının bir aptallık yapacağını bilirsiniz ve ekrana uzanıp “hayırrrr” diye çığlık atarsınız ya.

“Seni seviyorum.”

Kelimeler ağzımdan çıktığı anda dondum. 

Mia'nın gelecek kaygıları, Lucas'ın problemlerinin üzerine bir de eski nişanlısı barışmak için geri dönünce işler hepten karışır.  Bir süre ne yapacağını bilemeyen Mia gerçek aşkı seçer ve reddedilmek uğruna kendini Lucas'ın karşısına çıkmaya zorlar. Bu sayede de hikaye güzel bir sona bağlanır.

Kitap bir hayli eğlenceli. Kitabı okurken durup güldüğüm kısımları işaretledim ve alıntıları da yazı içinde paylaştım. Mia'nın takıntılı karakteri en komik yeri kesinlikle. Ayrıca Lucas ile paylaştıkları şakalar, başlarından geçenler de sizi güldürüyor. Draması da var tabi, hiç eksik olmaz ama mutlu son uğruna karakterlerin bu kısımları yaşamaları gerek her zaman. Yazarın çok fazla kitabı yok, bağımsız yayınladığı bu üçüncü kitabı ve bence gayet iyi. Okunası bir hikaye.






Yorum Gönder

0 Yorumlar