Kitap Yorumu: Cehennem | Dan Brown (Robert Langdon, #4)

Orijinal adı: Inferno
Yazar: Dan Brown
Altın Kitaplar
576  sayfa

Sanat eserlerini, şifreleri ve sembolleri büyük bir titizlikle araştırarak, Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şetanlar, Dijital Kale, İhanet Noktası ve Kayıp Sembol gibi tüm dünyada fırtınalar koparan eserleri yaratan Dan Brown bu yeni romanında okurlarını karanlık ve gizemli bir dünyaya sürüklüyor.
Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon kendini İtalya’nın merkezinde bambaşka bir dünyanın içinde bulur... Tarihin en kalıcı ve gizemli başyapıtlarından biri olan Dante’nin Cehennem’ine yuvarlandığını hisseder.
Dünyanın geri dönülmez bir dönüşüme uğramasını engellemeye çalışırken klasik sanat, gizli geçitler ve fütüristik bilimden oluşan bir tablo içinde, Langdon amansız bir düşmanla savaşır. Bir yandan ustaca düzenlenmiş bir bulmacanın çözümünü ararken, bir yandan da kime güveneceğine karar vermek zorundadır...


“İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu!”


Dante’nin ünlü eseri İlahi Komedya’nın başlangıcında ve de kitabın son sahnelerinde Yerabatan Sarayı’nda İstanbul Senfoni Orkestrası’nın çaldığı sırada Robert’ın içeri girerken duyduğu dizeler... Her şeyin başlangıcı olan İlahi Komedya’yı bilmeyenler için kısa bir açıklayayım, Cehennem-Araf-Cennet üçlemesinden oluşmuştur ve Dante’nin yaptığı hayali yolculuğu anlatır. En çok Cehennem kısmından etkilenilen eser, yayınlandığı sıralarda kiliseye gitme oranlarını bir hayli artırmıştır, o derece. Dante ise çok sevdiği Floransa’sından ve Beatrice’inden ayrı kalmıştır, o yüzden de bu uzun şiirde bu iki sevgisini açıkça anlatır. Yıllar önce üçlemeyi okuduğumda biraz ağır gelmişti, nedeni ise daha çok bahsedilen kişilerin ve de olayların çok olmasından kaynaklanıyor. Belki şimdi okusam daha farklı şeyler anlarım.

Daha önce bir kitap okumuştum Dante Kulübü diye. Orada da bu şiirden temel alarak cinayet işleyen bir psikopat vardı, burada da o ayar biri var. Dante uzmanı, transhumanist, genetik bilimi dehası Bertrand Zobrist’in dünya nüfusu hakkında karamsar düşünceleri ve düzene sokmak için manyak fikirleri vardır. Bizim masum Robert Langdon’umuz ise kitabın başında hafızasını kaybetmiş bir biçimde hastanede uyanır ve zaman ilerledikçe hafızasında kaybettiklerini yerine koymaya başlar. Zobrist'in şeytani planlarını durdurmak için o tablo senin bu heykel benim gezmeye başlar (çok şaşırmışa benziyorsunuz).

Tıpkı Da Vinci Şifresi ya da Melekler ve Şeytanlar’da olduğu gibi ünlü sanat eserleri, Dante, mezarlar vs. bir şekilde ipuçları birleştirilmeye başlanır. Bu sefer Langdon kızımız (her kitapta farklı, tıpkı Bond kızları gibi) Siena Miller isimli doğuştan 200 küsür IQ’lu bir deha. Siena Robert’ı hastanedeki kargaşadan kurtarıyor ve yol boyunca beraber sonuca ve Zobrist’in facia yaratacak planına doğru ilerliyorlar. Aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütü ve de Konsorsiyum isimli özel bir kuruluş da peşlerinde.


Her şey Dante'nin cehennemini tasvir eden Botticelli'nin bu tablosundaki saklı şifrelerin çözülmesiyle başlıyor. Dante'nin cehennemine göre cehennem 9 katlıdır ve en alt tabaka hainlere ayrılmıştır. Her tabakada ayrı suçlar için ayrı ceza şekilleri vardır. 



Kurgu ilerlerken yolları Dante’nin Ölüm Maskesi ile kesişiyor. Gerçekten ürkütücü bir görünüşü olan maskedeki şifreleri çözmeye çalışırlarken kendilerini Venedik'te buluyorlar.


Ve oradaki bu güzel at heykellerinden yola çıkıyorlar. Bu atlar Haçlı Seferleri sırasında İstanbul'un yağmalanmasıyla Venedik'e getirilmişler. Bu olayın başındaki Dük Enrico Dandolo onları olayın merkezinin İstanbul olduğunu anlamalarını sağlıyor. Ama bu sırada  Siena ile Robert ayrı düşüyor. Robert garip bir şekilde dost-düşman dengelerinin değiştiğini fark ediyor.



Kitabı alıp evirip çevirdiyseniz arka kapaktaki Ayasofya resmi dikkatinizi çekmiştir. Ya da Ayasofya olduğunu çıkaramasanız bile büyük bir cami resmini fark etmişsinizdir. İşte bütün olayın Ayasofya'da çözüldüğüne inanan ekip gecenin bir vakti özel bir turla binaya giriyorlar ama aslında gitmeleri gereken yerin Yerebatan Sarayı olduğunu geç fark ediyorlar. Ve bu geç fark etme ile nasıl bir kandırmacaya kurban gittiklerini anlıyorlar. 

Aslında size olayın ne üzerine olduğunu söylemedim. Zobrist'in salgın yayarak nüfusu azaltacağını düşünen ekip bu konuda yanılıyor. Aslında olay bundan daha sarsıcı. Ne olduğunu ise söylemeyeceğim, olay örgüsünü zaten yeterince anlattım. Tavsiyem en yakın kitapçıya gitmenizdir. Eğer Kayıp Sembol'de benim gibi hayal kırıklığı yaşamış kesimdenseniz, bu kitapla orijinal Langdon romanlarına dönüş yaşandığını göreceksiniz.


Her Dan Brown kitabı beni şaşırtan bilgilerle dolu. Bu kitaptan ise kenara not aldıklarımı burada paylaşmak istedim...

  • Venedik'teki yetkililer, veba salgınının gemilerdeki sıçanlar ile yayıldığını geç de olsa fark ediyorlar. Bunu fark ettikten sonra ise gelen gemileri 40 gün açık denizde bekletip karasularına alıyorlar. Kırk sayısının İtalyancası olan "quarantina", şu anda kullandığımız karantina kelimesine öncülük ediyor.
  • Transhumanizm hareketi, insanların genomu ile oynanarak en iyi ırkın yaratılabileceğini ve yaşam süresinin iyileşip uzayacağını savunuyor. Kendilerine kod adı olarak ise baş harfleri ile yüz yaşına bastıklarında takvimin göstereceği seneyi seçiyorlar. Örneğin FM-2030 gerçek bir kişilik olan Fereidoun M. Esfandiary isimli transhumanizm kurucusu İranlının kod adı. Ben de militan olsam İS-2093 derdim adıma anlayın. 
  • Dan amca araştırmış ve Göksel Gülensoy'un Ayasofya'nın derinliklerine tüplü dalış gerçekleştirdiği belgeselden çok etkilenmiş ve belirtmeden geçmemiş. Gerçekten de Ayasofya'nın altı tüple dalınabilecek kadar su ile dolu, inanılmaz. Haberini izlemek isterseniz...


  • Sultanahmet Camisi, yabancıların mozaiklerinden dolayı Blue Mosque dedikleri şaheserimiz Disney World'deki Cindrella Şatosu'na ilham vermiş. Çok ilginç ve de etkileyici.




Sözün özü, güzel bir kitap olmuş. Seveni kadar sevmeyeni de olacaktır illa ki, ama Dan amcayı özlediyseniz bu güzel bir geri dönüş olacaktır. (Okuyacaksanız bence elinizin altında google görseller açık olsun derim.)






Yorum Gönder

0 Yorumlar