Seri Yorumu: The Innkeeper Chronicles Vol. One | Ilona Andrews


Innkeeper Chronicles bizde de daha önce Kızıl Ateş romanı yayınlanmış olan Ilone Andrews isimli yazar ikilimizin bir başka serisi. Öncelikle bu dünyada neler var onları anlatalım:

Innkeeper denen kişi küçük bir pansiyonu olan biri, ama bu pansiyon sadece doğaüstü varlıklara açık ve dünya gezegeninde olduğu için nötr bir alanda. Innkeeper ise bu pansiyon topraklarında en güçlü kişi. Sihri ve toprağın kendisi birbiriyle bağlantılı olduğu için hemen hemen her şeyi yapmaya gücü yetebiliyor. Sadece kendini çok fazla zorlamaması gerek.

Bu serideki innkeeper Dina. Dina'nın annesi ve babası da eskiden innkeeper mış ve çocukluğu da şu anki Gertrude Hunt gibi bir pansiyon-vari bir yerde geçmiş. Dina'nın işleri pek iyi değil, otel yıldızları gibi onların da bir sıralama sistemi var. Tek daimi müşterisi de Caldenia isimli garip bir dişi yaratık. Inn sınırları nötr bir alanda olduğu için inn içerisinde kimse diğer bir müşteriye saldıramaz, aynı şekilde innkeeper'ın kendisine de bir zarar veremez yoksa dünya gezegeninden tamamen banlanıyorlar. Yaşayıp nefes alan büyük bir ev gibi düşünebilirsiniz, topraktan kollar çıkıp sizi içine çekebiliyor bu yapı.



İşleri iyi gitmiyor ama şu ana kadar yayınlanan üç kitapta Dina hiç boş oturamadı denebilir. İlk kitap Cleen Sweep'te şehirde köpekleri öldüren garip vampirimsi bir yaratıklı uğraşıyor. Bu esnada kurt adam olan Sean ile tanışıyor ki kendisi bizim favorimiz. Aynı zamanda bir vampir olan Arland da ona ilgisini gösteriyor. Vampir ve kurt adam tanışık olduğumuz tek yaratıklar gibi bir şey, kitaptaki canavarlar çok daha garip ve orijinal.

İkinci kitap Sweep in Peace'de ise Gertrude Hunt bir toplantıya ev sahipliği yapıyor. Tüm diğer inn'lerin istemediği bu buluşma paraya ihtiyacı olan Dina için tek çare oluyor ve kabul ediyor. Gelen üç ırk da bir gezegen üstünde barış anlaşmaları yapmak amacıyla geliyorlar ama barışı kabul etmek hiç de kolay olmuyor. Ayrıca Dina da bu esnada zarar görüyor. Sean ise bu kitapta kendini çok az gösteriyor ama sonu sürprizli.

Üçüncü kitap One Fell Sweep'te ise Dina yine iki ırkın arasındaki kan davasında kalıyor. Inn'de kalmakta ve soyları tükenmek üzere olan ırktan iki yaratık, yaşayabilecekleri gezegeni bulmak için ulvi bir yaratıktan yardım isteyecekler ama tabi ki bu arada düşmanları olan ırk tüm inn kurallarını hiçe sayarak onlara saldırmaya çalışacak. Dina'nın ise görevi hem konuklarını hem de evi korumak olduğu için de sert bir şekilde karşılık verecek. Bu sırada Dina'nın kız kardeşi ve yeğeni ile birbirlerini bulması, ayrıca Arland'ın da bu kız kardeşe vurulmasını bu kitapta okuyacağız. Sean ile araları ise nihayet bu kitapta bir şeye benziyor. Ama bitişi inanılmaz sinir bozucu, bir an önce dördüncü kitabı okumak istiyorsunuz ama daha ne zaman çıkacağına dair haber yok -.-

Seri olarak gerçekten çok güzel. Elime aldığımda hiç sıkılmadan okuduğum üç kitap oldu. Hatta üçüncü kitabı birkaç kez okudum, o kadar sevdim. İlginç bir dünya, ilginç karakterler, kesinlikle bu yazar ikilisinin hayal güçlerine hayranım. Keşke biraz daha hızlı yazsalar... Ve keşke bize de daha hızlı gelse!



Yorum Gönder

0 Yorumlar