Kitap Yorumu: Uncharted | Tracey Garvis Graves (On The Island, #1.5)

Yazar: Tracey Garvis-Graves
Yayınevi: Penguin
Sayfa: 160
Türkçe edisyon: Serinin ilk kitabının yayın hakları alındı.


Tracey Garvis Graves - and Anna and T.J. - return in this companion novella to the New York Times bestseller On the Island

When twenty-three-year-old dot-com millionaire Owen Sparks walked away from his charmed life, he had one goal in mind: get as far away as possible from the people who resented his success, or had their hand out for a piece of it. A remote uncharted island halfway around the world seemed like a perfectly logical place to get away from it all.

Calia Reed wasn't part of Owen's plans. The beautiful British girl - on holiday in the Maldives with her brother, James - made Owen wonder if getting away from it all might be a lot more enjoyable with a carefree girl who didn't know anything about the life he left behind.

But Owen had no idea how much his carefully detailed plans would go awry. Nor did he realize that a decision he made would have such a catastrophic effect on two passengers who boarded a plane in Chicago.

And when Owen shows up at Anna and T.J.'s door with an incredible story to tell, everyone involved will learn just how much their lives are intertwined.



Bir süre önce okuduğum ve çok beğendiğin On The Island romanında, karakterlerimiz Anna ve T.J. adada ölü bir adamın iskeletini bulmuşlardı. Ayrıca onlardan önce adada birinin yaşadığı da kesindi ama kimdi bu? İşte Owen, kendi hikayesini anlatmak için Anna ve T.J.'in kapısına geliyor bu kitapta.

Owen hayatından bunalınca parasını yanına alıp insan eli değmemiş bir adaya geliyor. En başlarda 1 ay kalacağını düşünse de gittikçe ortam hoşuna gidiyor ve rahatladığını hissediyor. Önce bir ev inşa ediyor, ilk kitaptaki pilot Mick ile bir hayli kanka durumunda, bu yüzden bizim talihsiz ikilinin yaşadıklarını hiç yaşamıyor, güllük gülistanlık bir hayat sürüyor.

İşte yaklaşık bir sene kadar sonra da ana karaya geldiği bir vakit, barda güzel bir kız dikkatini çekiyor ve onu adaya davet ediyor. Calia teklifini kabul ediyor ama erkek kardeşi James de onunla geliyor. Günleri deniz, kum, güneş üçlüsü ile geçerken güzel zamanlar geçiriyorlar. Calia ile Owen da birbirlerinden hoşlandıklarını belli ediyorlar. Calia ile James'in gitmesine bir hafta kala başlarına en korkunç olay geliyor: James köpek balığı saldırısına uğruyor ve daha onu kıyıya çıkaramadan ölüyor. İşte adadaki iskelet de James'e, yani 18 yaşındaki genç delikanlıya ait. Adayı ertesi gün büyük bir fırtına vurunca da Mick'in gelmesiyle adayı terk etmek zorunda kalıyorlar.

Calia ile Owen bağlantıyı koparıyorlar. Aslında Calia onu arayacağına söz verse de Owen'ı aramıyor ve Owen da cesedi alacağını söylese de Mick'in kaza yaptığını duyunca gitmekten vazgeçiyor. İşte bu kararı yüzünden bizimkilerden özür dilemeye geliyor çünkü eğer kararını değiştirmeseydi Anna ve T.J.'i orada seneler geçirmeden bulmuş olacaktı. Kaderin garip bir cilvesi işte.

Owen bu sefer adaya gidip James'i almaya kararlı olduğundan kabul etmeyeceklerini bilse de ikiliyi adaya davet ediyor. Anna kesinlikle gitmek istemese de T.J. en yakın arkadaşı Ben ile kabul ediyor. Adada güçsüz olmayacağını hisseden T.J. ise tam tersi daha da kötü hissediyor ama James'in kalıntıları ile oradan dönmeyi başarıyorlar.



Owen'a ne olmuş peki diye sorarsanız, Calia'yı bir şekilde Afrika'da bulmuş ve onunla evlenmiş. Birlikte küçük bir köyde çocuklara yardım ederek yaşıyorlar. Sonundaki epilog ilse Owen ve Calia hakkında. Calia'nın evine dönüp hayatlarını orada kurmayı düşünürlerken kitap bitiyor.

İlk kitabı çok beğenmiştim, bunu da ara ara hüzün duysam da yine çok beğendim. Ayrıca öğrendiğime göre MGM, ilk kitabın film haklarını almış. Tam sinemalık bir kitap bence de, o yüzden bir an önce ayarlasalar çok güzel olurdu. Ve bu kısa roman ile de hikaye bitmiş oluyor. Şimdi ise yazarın diğer kitabı Covet'e yönelmiş durumdayım.

İlk kitap "On The Island" için buraya bakabilirsiniz.


Yorum Gönder

0 Yorumlar