Kitap Yorumu: On The Island | Tracey Garvis Graves (On The Island, #1)

Yazar: Tracey Garvis-Graves
Yayınevi: Penguin
Sayfa: 347
Türkçe edisyon: Epsilon Yayınları'ndan Ada ismiyle çıktı.


30 yaşındaki İngilizce öğretmeni Anna Emerson, Maldivler’de ailesiyle tatil yapan T.J. Callahan’a ders vermek için bir teklif alır ve o da hiç düşünmeden tropikal bir adada tatil yaparak çalışmayı kabul eder. T.J. Callahan’a sorarsanız şehri terk etmeye hiç niyeti yoktur. Neredeyse 17 yaşındadır ve kanseri atlatmış olmak yeterince kötü değilmiş gibi şimdi de yaz tatilini arkadaşları yerine ailesiyle geçirmek zorundadır.


Anna ve T.J., ailesine katılmak üzere Maldivler’e doğru yola çıkarlar ama deniz uçağının pilotu kalp krizi geçirince Hint Okyanusu’na düşerler. Köpek balıkları ile dolu açık denizden ıssız adaya kadar onları can yelekleri su üstünde tutar.


Şimdi Anna ve T.J. sadece kurtulmak istemektedirler. Su toplama, yemek, ateş ve korunak gibi şeyleri sağlamak için de birlikte çalışmaları gerekir. Temel ihtiyaçlarını bir araya getirebilseler de günler haftalara, haftalar da aylara dönerken iki kazazedenin başlarına şiddetli tropik kasırgalar, denizdeki türlü tehlikeler ve T.J.’in kanserinin dönebilme riski gibi başka şeyler de gelir. T.J. adada bir yaşına daha girerken Anna hepsinden daha zor olanın belki de erkeğe dönüşmekte olan bir oğlanla yaşamak olduğunu fark etmeye başlar.



On The Island bence çok güzel bir romandı. Konusunu okuduğunuzda tüm temayı anlayacaksınız zaten. Geçirdikleri kaza sonrasında neyse ki bir ada bulabiliyorlar. Deniz köpek balıkları, zehirli deniz anaları ile dolu çünkü. Büyük ihtimalle adadan kurtuluyorlar mı ya da ne kadar mahsur kalıyorlar gibi sorularınız var. Hemen cevaplayayım onları: Evet kurtuluyorlar. Yaklaşık olarak 3,5 sene sonra ama :D

Doğru okudunuz, tam 3,5 sene adada tek başlarına yaşıyorlar. Nasıl o kadar uzun süre öyle yaşadıklarını sorarsanız, uçak kazasından sonra adaya denk gelen valizleri ile tabi. Anna'nın güzelcene bir valiz hazırlaması sayesinde gayet rahatlıyorlar. En başlarda, valizi bulamamışlarken birçok defa açlıktan bayılacak raddeye geliyorlar. Valizi bulduktan sonra T.J. Anna'nın küpelerinden birini olta gibi kullanıp balık avlıyor ve ateşte pişirerek yiyorlar da kendilerine geliyorlar.

Adada bir de "Bones" ismini verdikleri bir iskelet var. Kimin nesiymiş o derseniz öğrenemedim. 1.5 kısa hikayesinde sanırım kim olduğunu anlatıyor, onu da okumaya niyetliyim yakında.

Adadan kurtuluşları ironik gelecek size ama tsunami sayesinde oluyor. Adalarını su yuttuğu için bu ikili de birbirlerini kaybetseler de iki farklı helikopter tarafından kurtuluyor ve 3,5 senenin üzerine ilk defa etraflarında insan görüyorlar.

Bundan sonrası ailelerine kavuşmak, eve dönmek felan. Ama yaş farkı dolayısıyla bir hayli sıkıntı çekiyorlar, Anna da T.J.'in hayatını yaşamasını istiyor, kendisiyle tıkılmasını değil. Bu tip okuduğum her kitapta hep aynı şey oluyor. Erkek büyük olunca tamam, ama kadın büyükse oğlan bir hayatı tatma şansı yakalasın bla bla... Neticede ne oluyor, erkek kadını ikna ediyor.

Kurgusu çok güzel bir kitap. Ayrıca sonuna da 4 yıl sonrasının epilogu koyulmuş, yani düşünürseniz bu kitapta yaklaşık 10 yıllık bir zaman dilimini okuyorsunuz. Kitabın ilk yarısı ada hayatı ile, son yarısı da adadan sonraki hayat ile geçiyor. Hiç sıkılmadan bu akıcı hikayeyi okuyorsunuz ve bitmeseydi diyorsunuz, hüzünleniyorsunuz. Yayın hakları alınmış lakin ne zaman çıkar bilmem. Yazarın diğer kitaplarını da -çok değil zaten 2-3 tane- listeme aldım, büyük ihtimalle onlarla da güzel zaman geçireceğim.







Yorum Gönder

0 Yorumlar