Yorum: Hayallerimin Arka Bahçesi



Orijinal adı: The Sweet Gum Tree
Yazarı: Katherine Allred
Koridor
336 sayfa

Yüreğinizi ısıtacak, hayal dünyanızda fırtınalar koparacak sımsıcak bir roman
Sığla ağacı… İnsanlar dışarıdan baktıklarında sadece sararmış lifli gövdesini görürler. Oysaki çoğu kişinin farkına varamadığı gerçek değeri onun köklü kızıl yüreğidir, sağlam ve dayanıklı yüreği.
Görünüşte her şey umut vericiydi ancak hiçbir şey hakikati değiştiremezdi. Belli etmemeye çalışsam da eskisinden daha fazla acı çekiyordum. Ne kadar deneseniz de aşk istediğiniz zaman açıp istediğiniz zaman kapatabileceğiniz bir lamba değildir. Tek yapabileceğiniz, ele geçirilmesi imkansız bir kale inşa edene kadar duygularınızın etrafına aşılmaz bir duvar örmektir. Ve bu kaleyi inşa eder etmez o kadar iyi gizlersiniz ki kendiniz bile artık onu göremezsiniz. Nick'e duyduğum aşk da işte böyleydi ve nefreti bir giz perdesi olarak kullanıyordum. O, hayatımdaki her şeyi etkilemişti. İlk kez sığla ağacının özüne inemiyor, onun sararmış ve yıkılmaya yüz tutmuş lifli gövdesini görüyordum.

İşte benim en çok sevdiğim tarzda bir kitap. Gerçi biraz buruk bir aşk hikayesiydi ama ne aşk hikayesiydi... Böyle aşklar filmlerde ya da kitaplarda olur denir ya, onun gibi bir şey tamamen.



Kitap karakterlerin çocukluklarından başlıyor. Nick, kasabanın sevilmeyen hurdacısının oğludur ama o babası gibi işe yaramaz, ahlaksız biri değildir. Bunu gören de ona çocukluğundan beri aşık olan kızımız Alixtir. Kendisi okumaya çok meraklıdır, durmadan kitap okur (birini hatırlattı ama kimi?), ailesi geniştir ve akıllı, sevimli bir kızdır. Tanışmaları Alix 8, Nick 10 yaşındayken olur, o gün ona sığla ağacı merhemi verir ve gün geçtikçe Nick'i kendi ailesine alıştırır bizim Alix. Ve bu ikili çocukluk yıllarından itibaren birbirlerini kollamaya başlar ve yavaş yavaş birbirlerine aşık olurlar ve gençliklerini beraber yaşarlar.

Ama tabi serüvenleri böyle güzel devam etmez. Nick'in babası karavanlarında ölü bulunur ve Nick bunu kendisinin yaptığını söyler ve Alix'in dedesi yargıcın müdahelesiyle -ki durum meşru müdafaa görünmektedir- yargılama felan olmadan kasabayı terk ediğ askerliğe yazılması ile durum sonuçlanır. Tabi Alix ve Nick bu ayrılmadan çok yara alır. Ama Alix hamile olduğunu öğrenir ve dünyası yeniden canlanır. Hugh ile göstermelik evlenir. Ama bebeğinin ölümü ile tam anlamıyla yıkılır.

15 sene sonra Nick kasabaya geri döner. Ama Alix ona kızgındır, gitme nedenlerini hala anlamamıştır. 15 yıl önce olanlar meydana çıktıkça birbirlerini ağır bir şekilde incitirler ama nihayetinde ikilinin birbirlerini affedebilecekleri zaman gelir. Özellikle mezarlıkta ölmüş bebeklerinin başında konuştukları sahne ve sonrası çok güzel, tabi bir o kadar da hüzünlü. Yine de her şeyi aralarında hallettikten sonra da bir süre geçmesi gerekir.

Kitap ise Alix'in, Nick'le evli olarak yaşadığı evlerinde, yatağında eli hamile karnının üzerinde gezinirken yazdığı bu günlükle biter. Siz de yüzünüzde bir gülümseme ile kitabı bir kenara bırakırsınız.



Yorum Gönder

0 Yorumlar