1. Blog Tur: Ruhsuz - Jodi Meadows


Bugün, yani 9 Eylül günü bir ilki gerçekleştiriyoruz ve Amerikan versiyonlarına sıklıkla rastladığımız “blog turları”nın Türk versiyonunu hayata geçiriyoruz. 10 blog olarak düzenlediğimiz etkinliğin ilk kitabı, Dex yayınlarından geçtiğimiz günlerde çıkan Jodi Meadows’un “Ruhsuz” isimli kitabı. Orijinal ismi “Incarnate” olan kitap, genç fantastik türü severler için ideal.

Tanıtım

DENEYİMLİ RUHLAR VE RUHSUZLAR
Binlerce yıldır, Sınır'da milyonlarca ruh yeniden, yeniden dünyaya geldi, her bir yeni yaşamda da geçmiş yaşamlarındaki anılarını ve deneyimlerini beraberinde getirdi. Ana ise bir Yeniruh: yani Ana doğduğunda bir başka ruh yok oldu. Kimse bunun sebebini bilmiyor ve bu, bir felaketin habercisi olabilir.
Ana'nın bir Yeniruh olmasından rahatsız olmayanlar da var. Bunlardan biri olan Sam, yalnızca bir kez yaşayabilecek bir ruhu sevebilecek mi? Peki Ana'nın düşmanları, insanlar ve yaratıklar, onların birlikte olmalarına izin verecek mi?
Ana, varoluş sebebini açığa çıkarmak zorunda. Fakat onun bu arayışı, reenkarne olup olamayacağını öğrenmek için gittiği Kalp şehrini ve reenkarnasyon yasalarını sonsuza dek yok edebilir.
Jodi Meadows, insan ruhuna bambaşka bir bakış açısı getiren bu hikayede fantazya ve macerayı birleştirirken, reenkarnasyon ve ruh kavramını sorgulamamızı sağlıyor.



Yorum

Orijinal adı: Incarnate
Yazarı: Jodi Meadows
Dex
341 sayfa

Kitap ilginç bir kurguya sahip, ya da orijinal dersem daha doğru olur belki de. Kitabın geçtiği dönemde ruhlar, bedenler öldükten sonra tekrar dünyaya geliyor ve her defasında beden değiştirerek defalarca yaşıyorlar. Ruhların hepsi en baştan beri varlar, bu da 5000 yaşındaki ruhlar demek. Ama burada bir istisna var: Ana. Ana yeni bir ruh. Peki bu nasıl olmuş? Öldükten sonra geri gelmesi beklenen ruh gelmemiş ve türünün tek örneği olan Ana ortaya çıkmış.

Olayları başından sonuna kadar Ana’nın ağzından dinliyoruz. Öz annesi Li ile 18 yıl yaşadıktan sonra nihayet onu terk etmeye karar vermesiyle yollara düşüyor. Çünkü bu 18 yıl onun için cehennemden farksız. Aşağılayıcı, sert ve acımasız bir annesi var maalesef, öz annesi ama üvey gibi desek yeridir. Bulduğu her fırsatta onun ruhsuz olduğunu belirtip aşağılamaktan da geri kalmıyor. Ana da onu terk edip Kalp şehrine gitmeye karar veriyor. Tabi daha giderken  Li ona pislik yapmadan durmuyor ve Ana’nın başına canını çok yakacak olan olaylar geliyor.

Tabi bir de ölmek üzereyken onu kurtaran Sam var. Sam de 5000 yıllık bir ruh. Sam ve Ana ilişkisi sandığınız gibi keyifli ilerlemiyor. Geçmişinde Li gibi bir yaratık olduğundan Ana, etrafına güvenmeyen, her lafta bir art niyet arayan ve sürekli savunmada olan biri. Sam de mükemmel değil, onun da kendince korkuları ve güvensizlikleri var. Hatta bir de Ana’nın doğmasıyla ölen ruhla da romantik bir ilişkisi var gibi, yani oralar karışık. Ama asıl erkek olarak Sam’i pek beğenmediğimi belirtmem gerek.

Ana bir Yeniruh olduğu için şehirde pek hoş karşılanmıyor. Bir kısım olduğu şey yüzünden ondan nefret ederken bir kısım da bu durumu dikkate almıyor. Bu yüzden rahatsız günler geçiriyor, konseyle de arası pek iyi değil. Ama Sam’in arkadaşları ile arası gayet iyi.

Hangi aralıkta yere oturduğumu hatırlamıyordum. Ama iyi ki yapmıştım. Derman kalmamış bacaklarım daha fazla beni taşıyamazdı.
“Sam yoksa sen-” Söylemek üzere olduğum adı yuttum. Dediğim şey yanlış çıkarsa gerçekten de kendimi utandırmış olurdum. Ama çoktan yere çökmüştüm ve kulübenin kütüphanesindeki cihazı çaldığım ilk andaki gibi müzik halen içimde sürüyordu. Ama belki yüz kat güçlü bir şekilde. Buradaydı. Gerçekti. O an oluyordu. “Sen Dossam mısın?”
Elleri rahat bir şekilde tuşların üzerinde durdu. Yeniden çalmasını diliyordum. “Ana,” dediğinde, gözlerine baktım. “Sana söylemek istiyordum.”

Ve asıl şoku da yıllardır hayran olduğu Dossam adlı müzisyenin Sam olduğunu öğrenince yaşıyor. Önce kandırıldığını vs. düşünse de ikisindeki müzik aşkı ve müziğe duydukları açlık onları birbirlerine bağlıyor.

Az önce dediğim gibi Sam ve Ana ilişkisi biraz karışık. Karşılıklı çekimi biz hepimiz hissediyoruz ama bu ikisinin bunu kabullenip nihai adımı atmaları baloda oluyor. Tabi biz daha rahat nefes alamadan saldırıya uğruyorlar, Sam suçlanıyor, Li yeniden Ana’nın velisi oluyor ve Ana’nın nerede olduğu bilinmeyen babası Menehem geri gelip ruhların hayatlarını yerle bir ediyor.

Kitap fantastik yaratıklarla da dolu. Ejderhalar, troller tanıdık gelse de hava perileri ve sentorlar mitolojinin benim pek bilmediğim kısımlarından. Ayrıca kitap dans ve müzikle iç içe ilerlediğinde Avrupa’nın çeşitli dansları ve dans müziklerini de tanımış oluyorsunuz.

Kitabın kapağı çok ilgi çekici. Dex'e orijinal kapağı kullandığı için buradan teşekkür etmek istiyorum öncelikle. Kitabı okumadan önce kitapla ne ilgisi olduğunu anlayamamıştım ama okuyunca bağlantıyı kurabildim. Kitapta maskeli bir balo oluyor ve Ana da kendine kelebek kıyafeti hazırlıyor, bir nevi kelebek misali gelip geçiciyim hesabı çünkü kendini öyle hissediyor. Yüzünde de o şekil bir makyaj ve de maske var. Kitabın kapağı bu maskeyi bize bir nevi gösteriyor.

Kitap hakkındaki kişisel yorumuma gelirsek; yazarın ilk kitabı olduğundan bazı yerlerde demek istediğini verememiş gibi geldi bana. Okursanız göreceksiniz, tapınak sahnesi biraz garip. Aşağıya gider şekildeki merdivenlerle yukarıya çıkmasını (?) ben anlayamadım, gözümde de canlandıramadım. Geçtiği kemerler, oradaki aydınlık felan o sahnede yarattığı imgeler gerçekten karışık geldi. Ayrıca Ana’yı aşırı huysuz, mızmız bir kız olarak göstermiş başlarda, bir yerde bu da canınızı sıkabiliyor. Asıl erkek olarak Sam de benden pek not alamadı. Ama kesinlikle kurgusu çok ilginç ve de orijinal. Kitap kendini okutuyor, gayet akıcı ve de anlaşılabilir bir dili var. Çevirisinde de hiçbir sorun göremedim ben, baskısı da gayet iyi.

“Her şeyi yapabilirsin.” Bunu öylesine inandırıcı bir şekilde söylemişti ki, ona inanmak istedim. İnanmak zorundaydım. Ya buna inanacak ya da asla özgür olamayacaktım. Kanatlarımdan kurtuldum.
Ben ruhsuz değildim. Bir kelebek değildim.
Bundan bin yıl sonra, bir daha asla yeniden doğmayacak olsam bile, insanlar beni hatırlayacaktı. Ana Yeniruh olarak.
  

Kitap serinin devamı için pek bir şey bildirmeden bitiyor. Serinin ikinci kitabı ocak ayında yurt dışında çıkacak, üçüncüsü ise 2014 yılı için planlanmış. Seriye devam edip nasıl ilerlediğini göreceğim, belki saydığım olumsuzluklar da serinin devamında yoktur ve bu ilginç konu daha güzel kurgularla zihnimde yer edinir.



------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Tura katılan diğer blogları da unutmayın. Her sayfa kitap hakkında ayrı bir tat içeriyor. Bir sonraki turda görüşmek dileğiyle... 

Kitabın ön okuması için Sihirli Kitap sayfasına,
Yazarla röportaj ve çekiliş için Zimlicious sayfasına,
Yorum ve çekiliş için Kağıt Kız sayfasına,
Yorum ve kitaptan alıntılar için Sevgili Kitap sayfasına,
Yorum ve okuyucu testi için Kitab-ı Sevda sayfasına,
Kitap hakkındaki diğer yorumlar için RomancekolikKitap Maceraları ve Kitap Hayvanının Günlüğü sayfalarına bakabilirsiniz. 

  



Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Öncelikle böylesine güzel bir etkinliğin parçası olman ne hoş. Çoğu blog yazarı (bazen kendim de) kitap yorumu yazarken yazarın ilk kitabı olduğunu unutuyoruz. Oysa ne büyük cesaret ve başarıdır ilk kitabı yayınlamak. Sen bu ayrıntıyı yorumunda gözden kaçırmamışsın. Eline sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Kurgusu ve kapağı beni kitaba çeken özelliklerdi. Kapak ile kitabın birbiriyle bağlantılı olduğunu okumak güzel :)
    Yorumun için teşekkürler :))

    YanıtlaSil
  3. Hepinize teşekkürler yorumlarınız için =)

    YanıtlaSil
  4. Bekliyorum bekliyorum kitap çekilişine bekliyorummm! :D

    YanıtlaSil
  5. Hepinizin yorumlar süper olmuş, gördükçe eksiklerimi de fark ediyorum. =)
    Benim aksime Sam'i sevmemişsin. Ama sanırım ben sadece Sam'i değil de Ana ile aralarında geçen yoğun duygusallığı sevmişim sanırım. Paylaştığın alıntıları da okuduğum an bir ürperti geçti üzerimden =) Epey derinden etkilemişler beni~ =P

    YanıtlaSil
  6. Merve ve Ezgi teşekkür ettim yorumlarınıza. Benim de kitapta sevdiğim iki alıntı bunlar ve her ne kadar beklediğim gibi çıkmasa da pek kitapta çok güzel yerler vardı gerçekten =)

    YanıtlaSil